17 Kasım 2014 Pazartesi

Ankara Tarihi Kurulusu Hakkinda


Ankara

Ankara, Türkiye’nin bir ili, başkenti[4] ve en kalabalık ikinci şehri. 2013 itibarıyla 5.045.083 nüfusa sahiptir. Coğrafi olarak Türkiye’nin merkezine yakın bir konumda bulunur ve Batı Karadeniz Bölgesi’nde kalan kuzey kesimleri hariç, büyük bölümü İç Anadolu Bölgesi’nde yer alır. Yüzölçümü olarak ülkenin üçüncü büyük ilidir. Bolu, Çankırı, Kırıkkale,Kırşehir, Aksaray, Konya ve Eskişehir illeri ile çevrilidir.
Ankara’nın başkent ilan edilmesinin ardından şehir hızla gelişmiş ve günümüzde Türkiye’nin ikinci en kalabalık ili olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanan ilin topraklarının yarısı hâlâ tarım amaçlı kullanılmaktadır. Ekonomik etkinlik büyük oranda ticaret ve sanayiye dayalıdır. Tarım ve hayvancılığın ağırlığı ise giderek azalmaktadır. Ankara ve civarındaki gerek kamu sektörü gerek özel sektör yatırımları, başka illerden büyük bir nüfus göçünü teşvik etmiştir. Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze, nüfusu ülke nüfusunun iki katı hızda artmıştır. Nüfusun yaklaşık dörtte üçü hizmet sektörü olarak tanımlanabilecek memuriyet, ulaşım, haberleşme ve ticaret benzeri işlerde, dörtte biri sanayide, %2′si ise tarım alanında çalışır. Sanayi, özellikle tekstil,gıda ve inşaat sektörlerinde yoğunlaşmıştır. Günümüzde ise en çok savunma, metal ve motor sektörlerinde yatırım yapılmaktadır. Türkiye’nin en çok sayıda üniversiteye sahip ili olan Ankara’da ayrıca, üniversite diplomalı kişi oranı ülke ortalamasının iki katıdır. Bu eğitimli nüfus, teknoloji ağırlıklı yatırımların gereksinim duyduğu iş gücünü oluşturur. Ankara’dan otoyollar, demiryolu ve hava yoluyla Türkiye’nin diğer şehirlerine ulaşılır.
Bilinen tarihi en az 10 bin yıl öncesine, Eski Taş Çağı’na ulaşan[5] Ankara, tarih öncesinden günümüze dek pek çok medeniyeti barındırmıştır. Hititler, Frigyalılar, Lidyalılar, Persler, Galatlar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular,Osmanlılar ve nihayet Türkiye Cumhuriyeti, il topraklarını kontrolleri altında tutmuştur. Tektosagların ve Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti olan Ankara şehri ve Frigyalıların başkenti Gordion, il sınırları içinde yer alır. Yıldırım Bayezid’in Timurlenk’e yenik düştüğü Ankara Muharebesi Çubuk yakınlarında ve Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktası olan Sakarya Muharebesi Polatlı yakınlarında yapılmıştır.
İlin Batı Karadeniz Bölgesi’nde yer alan kuzey kesimleri haricindeki büyük kısmı İç Anadolu Bölgesi’nde yer alır vekara iklimine sahiptir. Şehirler dışındaki il topraklarının büyük kısmı tahıl tarlalarıyla kaplı platolardan oluşur. İlin çeşitli yerlerindeki doğal güzellikler korumaya alınmış, dinlenme ve eğlence amaçlı kullanıma sunulmuştur. İlin adını taşıyan tavşanı, keçisi ve kedisi dünya çapında bilinir, armudu, çiğdemi, yerel yemeklerden Ankara tavası ve Kızılcahamam’ın maden suları ise ülke çapında tanınır.

Etimoloji

Frigya dili ve Yunanca’da Ἄγκυρα (telâffuz: Anküra), gemi çapası demektir. Bazı efsanelere göre Ankara, Frig Kralı Midas’ın bir gemi çapası bulduğu yerdir.[7] Büyük İskender’in Doğu Seferi sırasında Anküra’ya MÖ 333′de geldiği kayıtlara geçmiştir.[7] 2. yüzyıla ait ve Ankara’daki Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenen bazı paralarda gemi çapası figürü bulunmaktadır.[8]
Frigler, Galatlar ve Romalılar tarafından Ἄγκυρα olarak bilinen şehrin adı, Latin harfleri ile Batılı kaynaklara Ankyra ve Ancyraolarak geçti.[9][10] Kentin adı, Türklerin Anadolu’ya gelmesinden sonra AnkaraEngürü ve Engüriye olarak değişime uğradı. Batı dillerine de Angora olarak geçti. 16. yüzyıla ait çeşitli resmî Osmanlı evraklarında Ankara (انقره) adı geçmektedir.[11]
Türkiye Cumhuriyeti devleti, 28 Mart 1930′da yabancı ülkelerden Türk şehirleri için Türkçe adların kullanılmasını resmen talep etti.[12] Bu tarihten sonra posta idaresi Angora olarak adreslenmiş mektupları Ankara’ya ulaştırmadı.[13] Böylece zamanla Ankara adı evrenselleşti.

Tarihçe

Ankara ilinde keşfedilmiş en eski tarih öncesi kalıntılar Eski Taş Çağına[14][15] kadar uzanmaktadır. Bu döneme ait çeşitli eserlere Gâvurkale, Ergazi, Lodumlu ve Maltepe’de rastlanmıştır.[16] Bunlar dışında Ankara’nın Polatlı ilçesinde, MÖ 3000 yıllarına ait insan yerleşmelerine rastlanmıştır

Hititler, Frigler, Lidyalılar, Ahamenişler, Galatlar ve Romalılar

Hint-Avrupalı bir kavim olan Hititler (MÖ 1660-1190), Anadolu’ya boğazlar yoluyla gelmişlerdir. Hititlerin Anadolu’ya göç tarihleri, kesin olarak bilinmemektedir.[18] Ankara ve çevresinde Hitit dönemine ait yerleşkelerin kalıntıları, Balıkhisar, Ballıkuyumcu, Bitik, Karaoğlan, Gâvurkale ve Külhöyük höyükleridir.[19] MÖ 2. bin yılın sonlarına doğru Hititlerin siyasal olarak çöktüğü ve yeriniFriglere bıraktığı görülmektedir.[20]
MÖ 2. binyılın sonlarında bölgede, hızla büyüyen bir Frigya kasabası vardı.[15] Frig Krallığı’nın başkenti olan Gordion kentinin kalıntıları Polatlı’nın 29 kilometre kuzeybatısında bulunmaktadır. Gordion, en parlak dönemini Frigya Kralı Midas zamanında (MÖ 725-675) yaşamıştır.[21] Ankara’da, Frigler dönemine ait kalıntılar arasında bulunan Yumurtatepe Tümülüsü’nün bulunduğu yerin, kurulduğu dönemlerde çok önemli bir yerleşim olmasa da stratejik bir noktada olduğu düşünülmektedir.[9]Frigler, MÖ 700′lü yıllarda Kafkaslardan gelen Kimmerler tarafından ortadan kaldırıldı.[22]
Tunç Çağı’nın sonlarında Frigler ile birlikte Anadolu’ya gelen ve Batı Anadolu’da varlıklarını sürdüren Lidyalılar, Friglerin ortadan kalkmasını fırsat bilerek bugünkü Ankara ili’ni de kapsayan Kızılırmak yöresini ele geçirdiler. MÖ 7. yüzyılda Anadolu’ya hâkim oldular ve 140 yıl hüküm sürdüler.[23] Lidyalıların sikkeı icat ettikleri kabul edilir.[24] Lidyalılar döneminde Anadolu’da ticaret gelişmiş, tahıl üretimi, hayvancılık, zeytinyağı ve şarap üretimi ilerlemiştir. Orta Anadolu’nun ana ulaşım yolu üzerinde bulunan Ankara ili toprakları da bu gelişmelerden istifade etmiştir.[23] Medlerle ve Perslerle savaşan Lidyalılar, komşuları Ahameniş Pers Hükümdarı Kiros ile MÖ 547′de Kızılırmak kavisi içinde yaptıkları savaşı kaybederek tarih sahnesinden silinmişlerdir.[23]
Persler, MÖ 545′ten itibaren Anadolu’ya egemen olarak, Anadolu’daki Helen kültürüne son verdiler.[25] MÖ 5. yüzyılda Herodot, Pers İmparatorluğu’nun ordu, ticaret ve posta hattı olarak kullanılan Kral Yolu’nun Ankara’dan geçtiğini yazar. Kral Yolu, Efes’te başlıyor, Sardes şehrinden Lidya’yı, sonra Gordion, Ankyra veKızılırmak’tan geçerek, Kapadokya üzerinden Kilikya’ya, oradan Fırat ve Dicle nehirlerini geçip Asur’dan Susa kentine ulaşıyordu.[26]
Ankara ili toprakları MÖ 334′te[15] Makedonya Kralı Büyük İskender tarafından Ahameniş İmparatorluğu’ndan alınana kadar; tarihi boyunca Frigler[27] ve Hititler’in[27][28][29] haricinde Hattiler, Lidyalılar ve Ahamenişler egemenliğine girmiştir. MÖ 3. yüzyılda Anadolu’ya gelen savaşçı bir kavim olan Galatların Tektosaglar boyuna başkentlik etmiştir.[15] Strabon, ünlü eseri Geographika’da, bugün merkezde bulunan Ankara Kalesi’nin Tektosaglar tarafından inşa edildiğini söyler.[30]Daha sonra bölgede siyasal birliği kuran[31] Roma İmparatoru Caesar Divi Filius Augustus, MÖ 25 yılında Ankara kentini ve il topraklarını ele geçirmiştir.[15]
M.S. 395 yılında yılında Roma İmparatorluğu ikiye bölününce Ankara Doğu Roma (Bizans) sınırları içinde kaldı. Ancak il toprakları üzerindeki Doğu Roma hâkimiyeti zaman zaman kesintiye uğradı. M.S. 654 yılında Müslüman Araplar kısa süreliğine bölgenin kontrolünü ele geçirdiler. 833 ve 842 yıllarında Abbasi Halifesi Mutasım ve Türk komutanı AfşinAnkara kentini kısa süreliğine ele geçirdi. 871 yılında Pavlikian mezhebinden Hristiyanlar Ankara kentinin kontrolünü yaklaşık bir yıllığına ele geçirdiler. Bu kesintilerden sonra her seferinde Doğu Romalılar kenti geri alarak otoriteyi sağladılar.[32]

Selçuklular ve Osmanlı İmparatorluğu

Ankara’nın Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun eline geçmesi, Malazgirt Meydan Muharebesi’nden sonra 1073 yılına rastlar. 12. ve 13. yüzyıl]arda Selçuklu Sultanlarının da çabasıyla transit ticarette gelişme gösteren Ankara’nın merkezi, önce Ahiler’e, ardından 1304′te göreli özerklik verilerek Osmanlı İmparatorluğu’na bağlandı. İlin güneybatı ilçeleri bu dönemde Germiyanoğulları’na bağlanırken, güneydoğu ilçeleri Karamanoğulları’na bağlanmıştır.[33] I. Murat zamanında kesin olarak Osmanlı topraklarına bağlanan ilde, 1402 yılında Büyük Timur İmparatorluğu İmparatoru Timur ile Osmanlı İmparatorluğu Padişahı Yıldırım Bayezid arasında Ankara Muharebesi yapıldı.[34][35] Yıldırım Bayezid’in savaşı kaybetmesi ve Timur’a esir düşmesi sonucu Osmanlı Devleti, Fetret Devri denen bunalım ve iktidar boşluğu dönemine girdi. Ankara Muharebesi’nde bölge büyük ölçüde harap olmuş, Anadolu birliğini yeniden kuran II. Murat zamanında yeniden onarılmıştır.[9] 1841 yılında Anadolu Eyaleti kaldırılıp yerine vilayetler kurulunca il bir vilayet oldu.[36] Ankara, Çorum, Yozgat, Kayseri ve Kırşehir sancakları bu vilayete bağlandı. Ankara Vilayeti 1922 yılına kadar varlığını sürdürdü.[36]
Osmanlı hakimiyetinin sonlarına doğru Ankara 1917′de 3 gün süren büyük bir yangın geçirmiş[37] ve yangın 1900 kadar hanenin yanması ile sonuçlanmıştır.

Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet dönemi

Ankara ilinin Kurtuluş Savaşı’nda merkezî bir yeri olmuştur. 27 Aralık 1919′da Ankara’ya gelen Mustafa Kemal, şehri Anadolu’daki direniş hareketinin yönetimi olan Heyet-i Temsiliye’nin merkezi olarak seçti. Şehir, coğrafî olarak Anadolu’nun ortasındaydı, demiryolu ile İstanbul’a ulaşılabiliyordu, Batı Cephesine yakındı ve halkın millî mücadeleye olan desteği tamdı. İstanbul’un İngilizler tarafından resmen işgalinden iki gün sonra, 18 Mart 1920′de, İstanbul’da bulunanMeclis-i Mebusan kendini resmen feshedince, 23 Nisan 1920′de Ankara’da Büyük Millet Meclisi kuruldu. Ankara ili, Türk-Yunan Savaşı’nın en yoğun muharebesinin gerçekleştiği yer olmuştur. 1920 yazında Yunan birlikleri, Ankara şehrini ele geçirmek amacıyla Sakarya nehri kıyılarına kadar ilerlemişti. Ancak 23 Ağustos – 13 Eylül tarihleri arasında gerçekleşenSakarya Meydan Muharebesi sonucunda Yunan birlikleri püskürtüldü. Polatlı yakınlarında meydana gelen zorlu muharebe Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktası olmuş, Mustafa Kemal Atatürk ünlü “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır” sözünü bu sırada söylemiştir. Birkaç hafta sonra Fransa ile yapılan Ankara Anlaşması ile,Türk-Fransız ihtilafı sona ermiştir. Kurtuluş Savaşı sonucu toprakları üzerindeki egemenliğini kanıtlayan Türkiye, 1922Lozan Barış Konferansı ve 1923 Lozan Antlaşmaları ile uluslararası toplulukta millî sınırlarını tescilledi ve bağımsızlığını onaylattı. Türkiye Büyük Millet Meclisi 13 Ekim 1923′te Ankara ilinin merkezi olan Ankara kentini başkent ilan etti.[39][40][41]
Ankara, 1984 yılında çıkarılan 2972 sayılı kanun[42] ve 195 sayılı kanun hükmünde kararname[43] sonucu İstanbul veİzmir ile birlikte büyükşehir unvanı kazandı. Aynı yıl çıkarılan 3030 sayılı kanun ile büyükşehir ve ilçe belediyeleri statüleri netleşti.[44] Başlangıçta beş ilçe Ankara Büyükşehir Belediyesinin sınırlarına dahil edildi. 2004 yılında çıkarılan 5216 sayılı kanun ile büyükşehir belediyesinin sınırları valilik binası merkez kabul edilerek yarıçapı 50 kilometre olan dairenin sınırlarına genişletildi.[45] Bu sınırlar içinde kalan 16 ilçe, büyükşehir ilçe belediyeleri hâline geldi.[45] 2012 yılında çıkarılan 6360 sayılı kanun ile 2014 Türkiye yerel seçimlerinin ardından büyükşehir belediyesinin sınırları il mülki sınırları oldu.


Coğrafya

Ankara ili, doğuda Kırıkkale, kuzeydoğuda Çankırı, kuzeybatıda Bolu, batıda Eskişehir, güneyde Konya, güneydoğuda Kırşehir ve Aksaray ile komşudur.[47]
1355 kilometre uzunluğu ile, tamamı Türkiye toprakları üzerinde yer alan en büyük nehir olan Kızılırmak ilin doğusunu, 824 kilometre ile Türkiye’deki en büyük nehirlerden olan Sakarya Nehri ise, ilin batısını sulamaktadır. Sakarya Nehri’nin kollarından Ankara Çayı, il merkezinden geçer. İlin güneyinde ise 1300 km² ile ülkenin en büyük ikinci gölü[48][49], %32,4 tuz oranıyla[48] da dünyanın en tuzlu ikinci gölü[50] olan Tuz Gölü vardır. Ayrıca Tuz Gölü’nün de içinde bulunduğu havza,Türkiye’nin en büyük kapalı havzasıdır.[51]
Ovalık bir alanda kurulan ilin yüzölçümünün yaklaşık %50′sini tarım alanları, %28′ini ormanlık ve fundalık alanlar, %12′sini çayır ve meralar, %10′unu ise tarım dışı araziler teşkil etmektedir. İlin en yüksek noktası 2015 m. yüksekliğindeki Elmadağ, en geniş ovası 3789 km²’lik yüzölçümü ile Polatlı Ovası, en büyük gölü yaklaşık 490 km²’lik yüzölçümü ile Tuz Gölü’nün il içindeki alanı, en uzun akarsuyu yaklaşık 151 km’lik uzunluğu ile Sakarya Nehri’nin il içindeki bölümü, en büyük barajı ise 83.8 km²’lik yüzölçümü ile Sarıyar Barajı olup, il geneli itibarıyla 14 doğal göl, 136 sulama göleti ve 11 baraj bulunmaktadır.

İklim


İlin güney ve orta bölümlerinde karasal iklimin soğuk ve kar yağışlı kışları ile sıcak ve kurak yazları, kuzeyinde ise Karadeniz iklimi’nin ılıman ve yağışlı halleri görülebilir.[53][54] Karasal iklimin hâkim olduğu bölgelerde gece ile gündüz, yaz ile kış mevsimi arasında önemli sıcaklık farkları bulunur. En sıcak ay temmuz veya ağustostur. İldeki yerine göre ortalama en yüksek gündüz sıcaklıkları 27-31° C’dir. En soğuk ay ise ocak ayıdır, en düşük gece sıcaklıkları ildeki yerine göre ortalama -6 ila -1 °C arasındadır. Yağışlar en çok aralık, en az temmuz veya ağustos ayında düşer. Yıllık ortalama toplam yağış, 60 cm (Kızılcahamam) ilâ 35 cm. (Şereflikoçhisar) arasında değişir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

bizi takip edin...

ilginizi çekebilir